Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

TARİH VE TALİH PERSPEKTİFİNDE ZENGEZUR KORİDORU

Milletlerin tarihi, aynı zamanda

Milletlerin tarihi, aynı zamanda onların geçmişten bugüne talihlerinin de bir aynası sayılmakta, İbn-i Hâldun’un “coğrafya kaderdir” teorisinin gerçekliği kadar, milletlerin tarihinin, milletlerin talihi olması varsayımı da gerçek kabul edilmektedir. Ne var ki bu talih, bazen milletlerin yazgısı olmaktan öteye geçmekte, ya onların basiretsiz idarecilerinin kendi elleri ile hazırladıkları bozgun serüvenlerini kaydetmekte, ya da cesur ve fedakâr vatanseverlerin asırlarca söylenecek kahramanlık destanlarını yazmaktadır.

Zengezur Koridoru

Bin yılı aşkın bir zamandan beri Türk milletinin otağı olan Anadolu yurdumuzun, Ata ocağımız Asya stepleri ile olan bağları, hâkim güçler tarafından harita üzerinden cetvelle çizilen sınırlar neticesinde koparılmış ve bu coğrafi kopmalar, coğrafya üzerinde ki müşterek aidiyet bilincimiz olan Türk üst kimliğinin zaman içinde kaybedilmesine sebep olmuş, kadim Türklerin yurt ve boy aidiyetleri, onların birer milli kimliğiymiş gibi yansıtılmıştır. Özellikle Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) coğrafyasında ki Türk toplulukları, neredeyse şivelerine ve aşiret isimlerine kadar ayrıştırılarak, materyalist eğitim sistemi aracılığıyla Türk üst kimlikleri ve aidiyet bilinçleri neredeyse yok edilmiştir.

Tarihimizin ve talihimizin en kötü zamanlarından olan 20’nci yüzyılın ilk çeyreği, Türk dünyasını oluşturan coğrafyaya ne kadar çok zarar vermiş ise 20’nci yüzyılın son çeyreği de Türk dünyasına bir o kadar fırsat kapısı aralamıştır. SSCB’nin tarihin tozlu sayfalarına gömülerek yok olmasının ardından başlayan iyileşme süreci; 1992 yılında Ankara’da “Türk Konseyi” adıyla temelleri atılan ve 3 Ekim 2009 tarihinde imzalanan Nahçıvan Anlaşması ile “Türk Devletleri Teşkilatı” ismi ile resmi bir hüviyete kavuşan üst örgütün inşası neticesinde, sağlıklı bir zemine oturmuş ve Türk üst kimliğinin, “devletler arası idari örgütlenme” yoluyla yeniden kazanılması yolunda önemli bir mesafe katedilmiştir.

İdari tarafta yürütülen bu iyileştirme ve yeniden inşa faaliyetlerinin yaşatılması ve sürdürülebilir kılınması için gereken asli şartlardan birisi olan Coğrafi(fiziki) bir bağ tesis edilmesi konusu, başlangıçta da belirttiğimiz üzere cetvel ile çizilen sınırlar nedeniyle imkânsız hale getirilerek, kuzeyde ki Ahıska, Ahılkelek, Borçalı bağlantı hattımız, Gürcistan aracılığıyla, güneyde ki Nahçıvan, Ordubad, Zengilan bağlantı hattımız ise Ermenistan nedeniyle kapatılmış ve Anadolu Coğrafyasının Türk Dünyası ile Coğrafi birlikteliği tesis yolu olan Türkiye-Azerbaycan bağlantısı uzun yıllar engellenmiştir.

Türk dünyasının yüz yıla yakın bir zamandır süren bu coğrafi ayrılığı, kahraman Azerbaycan Türklerinin kesin zaferi ile taçlanan, İkinci Karabağ Savaşı neticesinde, 9 Kasım 2020 tarihinde imzalanan Ateşkes Antlaşmasının 9’ncu maddesi ile atıfta bulunulan ve Nahçıvan – Batı Azerbaycan bağlantısını sağlayacak Zengezur Koridorunun kazanımı ile Turan birliğinin fiziki altyapısının temel taşı olacak tarihi bir fırsat inkişaf etmiştir. Türk dünyasını Anadolu ile bağlayacak bu koridor, çırpınan Karadeniz’in sahili, ayrılık türkülerinin vuslat müjdesi, Aras, Aras, can Aras’ın Hazar ile kavuşmasının adı olacak ve Türkiye yüzyılının aydınlık müjdesini verecektir.

Şüphesiz, Anadolu coğrafyasını Türkistan coğrafyası ile bütünleştirmenin ilk basamağı olan bu koridorun inşa süreçlerinde birbirinden bağımsız birçok engel karşımıza çıkmış ve çıkacaktır. Bu itibarla projenin hedefine ulaşacağı süreç içerisinde ki fırsatları ve tehditleri ayrı ayrı ele alarak, Zengezur Koridoru projesine ilişkin olarak bu zamana kadar başarılan işleri ve yapılması gerekenleri devam eden yazılarımda kendi kanaatlerim ışığında tahlil etmeye çalışacağım.