Balkan Harbinden 10 yıl sonra Kurtuluş Savaşı son bulduğunda, Türk ordularının İzmir’i kurtarmasının ertesinde, Eylül 1922’de, savaş alanını dolaşmakta olan Falih Rıfkı Atay göç konusunda şunları yazar;
“Eski saltanat serhatleriyle Meriç ve Çatalca arasında yanan Türk köylerinin hesabını kim biliyor, satırdan geçen Türk kurbanlarını adedi kimin hatırındadır?
Bizimle harp eden Hıristiyan kavimler kaybettiğimiz topraklarda yalnız Türk hakimiyetine değil, Türk milletine nihayet vermek istemişlerdir. Tuna Türklüğünden ne kaldı? Teselya buna şahit değil midir? Hala Sırbistan içlerinden İstanbul rıhtımına muhacir akıyor, niçin?..
Avrupa’daki ülkelerimizi istila eden küçük, büyük bütün devletler aynı usulü tuttular. Sulh, ordular arasında harbe nihayet verdi, fakat cinayet, Türk köyünden ve köylüsünden eser kalmayıncaya kadar devam etti. Bir asırdan fazladır Tuna’dan Marmara’ya doğru fasılasız bir göç seli akıyor.
Şimdi ben, İzmir’in ara sıra ölü kokuları esen bir köşesinde şu satırları yazdığım esnada Makedonya ve Balkan Türkleri yine cinayetle boğuşuyor. Dünyada hangi facia, Avrupa Türklerinin macerası kadar uzun ve acıklı olmuştur?
Bütün bir asır, o büyük Türk vatanının yangın alevleriyle aydınlık ve kökleri toprağın yedi kat dibinden sökülen Türk unsurunun lanet ve imdat sesleriyle doludur.”
Istiklal madalyası sahibi yazar ve gazeteci Falih Rıfkı Atay’ı vefatının 54. yılında rahmetle anıyorum.
Istiklal madalyası sahibi yazar ve gazeteci Falih Rıfkı Atay’ı vefatının 54. yılında rahmetle anıyorum.
