Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Dr. Damla TAŞKIN Yazdı. Hocalı Katliamı: Derin Acı ve Tarihin Sessiz Çığlığı

Hocalı Katliamı: Derin Acı ve Tarihin Sessiz Çığlığı

Hocalı Katliamı: Derin Acı

Tarih, milletlerin hafızasıdır. Hafızası olmayan millet, millet olamaz. Çünkü millet demek aynı acıyı aynı sevinci birlikte yaşamak, birlikte büyümek demektir. Türk milleti ise bu millet olgusunu dünyaya öğreten, en köklü en güçlü millettir. Ancak maalesef Türk tarihi hafızamıza kazınan büyük acılarla şekillendi. En acı anılarımızdan, kara günlerimizden biri ise 26 Şubat 1992’de Azerbaycan’ın Hocalı kasabasında yaşanan katliamdır. Sovyetler Birliği dağılırken etnik gerilimlerin tırmandığı Dağlık Karabağ bölgesine ait Hocalı’da yaşanan acı katliam, sadece Azerbaycan halkının değil, tüm insanlığın ortak hafızasında derin bir yara bıraktı.

Arka Plan: Çatışmalar ve İnsanlık Dramı

1991’in sonlarında Dağlık Karabağ’ın statüsü konusunda Ermenistan ile Azerbaycan arasında başlayan gerginlik, Ermenistan’ın ablukası ile silahlı çatışmaya dönüştü. 20. yüzyılın sonlarında dünyanın gördüğü en kanlı katliam yeri olan Hocalı, hem stratejik konumu hem etnik nüfusu nedeniyle hedef alındı. Aylarca kuşatma altında kalan bölgede elektrik, su ve gıda kaynakları da kesildi. İnsanlığın çaresiz bırakıldığı bu saldırılar, 25 Şubat’ı 26’sına bağlayan gece Ermenilerin, Sovyet 366. Motorize Alayı’nın desteğini alarak Hocalı’ya saldırmasıyla katliam aşamasına geçildi.

Saldırılarda resmi kayıtlara göre 613 sivilin katledildiği, bunların 63’ü çocuk, 106’sı kadın olduğu açıklandı. Yaralananların sayısı ise 1.200’ü aşarken, 1.275 kişinin esir alındığı ve 150’den fazla kişinin kaybolduğu belirtildi. Dahası bu katliama tanık olanlar, hamile kadınların karınlarının deşildiğini, insanların canlı canlı yakıldığını anlattı. Bu dehşet verici vahşet, uluslararası hukukta “soykırım” ve “savaş suçu” olarak nitelendirilebilecek eylemlerle dolu bir tarihi gösteriyor.

Buna rağmen Hocalı katliamı, ne yazık ki dünya kamuoyunda hak ettiği yankıyı bulamadı. Batılı devletlerin çoğu, şahsi çıkarları ve jeopolitik dengeleri Ermenistan ile kurmak istediği için bu trajediyi görmezden geldi. Oysaki insan hakları savunucuları, BM’nin 1948 Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’ne atıfta bulunarak, Hocalı Katliamı’nın hukuki anlamda büyük bir soykırım kriterlerini taşıdığını açıkladı. Günümüzde Günümüzde 20’den fazla ülke ve ABD’nin 23 eyaleti tarafından Hocalı “katliam” veya “insanlık suçu” olarak tanınmaktadır. Yine de resmi olarak “soykırım” tanımlaması hâlâ siyasi bir mücadele alanı içinde kalmaktadır.

Zamanın Ruhuna Direnen Acı: Hocalı’yı Anmak

Hocalı’yı anmak, tarihin acılarını yeniden deşmek değil, günümüzün bu katliama yönelik ilgisizliğine ve adaletsizliğine ışık tutmaktır. Çünkü tarih, mazlum ve mağdurların sessizliğe gömüldüğü anlarda yeniden tekerrür eder. Bugün tüm dünya, Gazze’den Myanmar’a kadar benzer acılara tanık oluyor. Bu nedenle Gazze’de yaşanan soykırım gibi Hocalı’nın da uluslararası mahkemelerde tanınması, sadece Azerbaycanlıların değil, tüm insanlığın ortak vicdanına seslenen bir çağrı olmalıdır: “ Hocalı Kurbanları İçin Adalet Arayışı Sürecek!”

Son Söz: Unutmamak, Unutturmamak

Hocalı, insanlık onurunun, yaşam hakkının ayaklar altına alındığı bir trajedidir. Günümüzde, teknolojinin desteğiyle aktif kullanılan sosyal medya ağları ile tüm dünya olan biten pekçok olayı, savaşı ve krizi daha şeffaf takip edebilmektedir. Her ne kadar tanık olunsa da; cezai konularda halen adaletsizlikler devam ediyor. Bu adaletsizliğin sona ermesi hem adaletin yerini bulması için hem de yeni Ermenistan-Azerbaycan ilişkileri için daha sağlıklı ilişkiler kurulabilmesi için önemlidir.

Zira tarihin tekerrür etmemesi için hafızanın canlı tutulması elzemdir.

Hocalı’yı hatırlamak ve adaleti için bir ses bile olsa verebilmek, sadece Azerbaycanlıların değil, her vicdan sahibi insanın sorumluluğudur. Çünkü tarih, ancak hakikatler kabul edildiğinde iyileşecektir.

“Geçmişi unutanlar, onu tekrar yaşamak zorunda kalır.”

Rahmet ve saygıyla…