BAKIŞ
Türkiye’nin bölgesel politikasına dair son günlerde önemli mesajlar vermesi dünya barışı ve bulunduğu coğrafyanın geleceği için çok önem arz etmektedir.
Türkiye’nin üzerine basarak belirttiği sorunlar aslında Ortadoğu’daki dengeler ve Türkiye’nin duruşu hakkında derinlemesine bir bakışını da yansıtmaktadır.
PKK ve Suriye’nin Geleceği :
Türkiye PKK/YPG’nin Suriye’de kendine ait bir yönetim ve güç alanı oluşturma çabasının, Suriye’deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şerayeni yönetimi ile uyum sağlamasının imkânsız olduğunu sürekli muhatap ülkelere ifade etmektedir.
Türkiye’nin önerisi ise nettir
Suriye’de herkesin anayasal vatandaşlık haklarından eşit şekilde yararlanması, toplumsal barışa büyük katkı sağlayacağı yönündedir.
Tüm silahlı unsurların silahlarını teslim ederek yasal olan Suriye ordu çatısı altında birleşmeleridir.
Ayrıca, yasal devlet organları dışında hiçbir yapının silah taşımaması gerektiğinin önemini kalıcı barış adına önemsemektedir. 
İran’ın Bölgedeki Rolü :
İran’a Irak ve Suriye’deki geçmişteki kazanımları uğruna büyük bedeller ödetildiğini tüm dünya görmüştür.
Kasım Süleymani hayattayken de bu görüşünü Türkiye paylaştığı halde, yeni dönemde İran’ın bu coğrafyada ki gelişmelerden önemli dersler çıkarması gerekmektedir. Artık bu coğrafyada egemen irani bir anlayışı dayatmaktan vazgeçmeli, bu coğrafyanın gerçekleri ile yüzleşmelidir. Sırf kendi ideolojisini dikta etmek uğruna harcadığı enerjisini artık pkk/pyd, Deaş gibi örgütlere verdiği desteği çekerek bölge güvenliğine katkı vermelidir.
İsrail ve Yahudi Toplumu ile İlişkiler
Türkiye’nin Yahudilerle bir sorunu olmadığı Türkiye’nin en yetkili ağızlarınca ifade edilmiştir.
Burada asıl sorunun İsrail devletinin Siyonizm’e dayalı yayılmacı politikalarının şiddetini artırmış olmasıdır.
Sivil katliamlar da artık sınır tanımaz hale gelen bu anlayışın biran önce tamamen durdurularak Filistin devletinin biran önce yaşama geçirilmesi konusunda, Dünya genelindeki başta Yahudi toplumunda evrensel ve makul düşünen birçok insanın sesinin daha fazla duyurulması, özgür bir Filistin devletinin tüm dünya ülkelerince tanınması biran önce gerekmektedir konusunda olan Türkiye’nin duruşudur. 
ABD ve Ortadoğu Politikaları
Türkiye iki devletli çözüm için İsrail’i ve katil Netanyahu’yu baskılayabilecek adresin ABD ve onun başındaki Başkan Trump olduğunu açıkça belirtmektedir.
Türkiye’nin Filistin devletinin tanınması ve bu şekilde bir yaklaşımın, öncelikle başta İsrail’in güvenliği için de daha akıllıca olacağını buna göre adımlar atılmasını, bölgedeki normalleşmenin hızlanarak bölge barışını oluşturacağını ayrıca bu oluşacak düzenin ABD’nin üzerindeki maddi, manevi yükün azalmasını sağlayacağını açıkça ifade etmektedir.
Ayrıca, ABD’nin geçmişte Avrupa’ya kaynak ayırdığını ve bir noktada bundan vazgeçtiğini hatırlatarak, benzer bir durumun gelecekte İsrail için de yaşanabileceğini, İsrail’in şu anki ABD rüzgarı ile yapmış olduğu katliamlarına ve yıkımlarına tamamen bir son vermesi gerektiğini şimdiden bir öngörü olarak ifade etmektedir.
Kısaca iş işten geçmeden olası olacakları şimdiden muhataplara bildirmektedir.
Türkiye – ABD İlişkilerinde PKK Sorunu
PKK meselesinin, Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerde ABD’nin kendi çıkarları doğrultusunda bu coğrafyada kendi müttefiki olmasına karşın Türkiye’ye karşı kullandığı terör örgütlerinden birisi olan Pkk/Pyd, ABD – TÜRKİYE ikili ilişkilerinde zehirli bir madde gibi itici bir durum sergilemektedir.
Abd ve Türkiye ilişkilerinde ki kabul edilemez bu sorunun kökten çözülmesi gereği sadece Türkiye için değil hem bu coğrafya hemde insanlık içinde önemlidir.
Türkiye bu konuda üzerine düşenin fazlasını geçmişte olduğu gibi günümüzde de yapmaktadır.
En son Pkk’nın ateş kes talebine Türkiye’nin buna karşılık özverisi bunun bir ya sabır tezahürüdür.
Pkk/Pyd ve benzeri bu tür terör örgütlerinin organizasyonun da ABD’nin kendi çıkarları adına bu besleme terör örgütlerine etkin rol oynatan ABD’nin ilgili kurumlarının ellerini kendi ülke emelleri için kullandığı terör örgütlerini bu bölgenin insanlarını birbirlerine kırdırmaktan çekmeleri halinde her türlü engel ortadan kendiliğinden kalkacaktır.
Bu coğrafyada güçlü bir ülke olan Türkiye’nin, güçlü bir ABD ile birlikte insanlık adına atacağı barışçıl adımlar bu coğrafya insanlarına ve ekonomisine olumlu katkılar sağlayacaktır. 
Türkiye’nin bu coğrafyaya karşı şefkati, bölgesel barış ve istikrar konusundaki kararlılığı ve stratejik bakış açısı bir kez daha, Türkiye’nin emperyalizme yanlı değil insanlık adına duruşunu yapmış olduğu maddi-manevi yardımları ile de ortaya koymaktadır.
Bu coğrafyada ortalığı kimlerin ne amaçla karıştırdığı hepimizin malumudur.
Bunlar neler diye sorgulayacak olursak cevap zengin petrol kaynakları, doğal gaz yatakları, verimli tarım alanları, eşsiz yeraltı madenleri vs diye hazır bir cevap hepimizin dilindedir mutlaka,
Ama gelin görün ki küresel ısınmanın hızla ilerlediği günümüzden geleceğe giden süreçte meydana gelen kuraklıklar neticesinde erişimi zorlaşacak su kaynakları artık ilk sıralara oturacaktır.
Bu nedenle su uğrunda büyük savaşlar çıkaması olasıdır.
Gelecekte en stratejik ürün olmazsa olmazımız olan su kaynakları olacaktır.
Türkiye’de bulunan ve şuanda olduğu gibi gelecekte daha bir hayati önem taşıyan su kaynakları, şuan uğrunda birçok insanın katledildiği, ülkelerin yıkıldığı, milletlerin esir edildiği, her türlü entrikaların döndürüldüğü ticari mallar olan petrol, doğal gaz ve değerli madenleri, Altın, Gümüş, Elmas, Pırlanta, bakır, krom vs gib şeylerin önüne geçecektir.
İşin püf noktası SU kaynaklarına erişim olacağına göre, Türkiye’nin üzerinde global oluşturulan uluslararası ekonomik, siyasal, askeri ve çeşitli terör örgütlerinin Türkiye’yi baskılama amaçlı varyasyonlarının yanı sıra, gelecekte de bu şuanki terör örgütlerine ilaveten piyon devletlerin de üzerine salınacağının göstergesidir.
Türkiye tuzaklarla dolu yolda ilerlemesine taviz vermeden, olabildiğince üst akıl ile önlemlerini alarak her koşullarda mücadele ederek devam etmektedir.
Fakat Türk Milleti, Türk Halkı, Türk Bireyi olarak da bu durumun farkında olmak ona göre oyuna gelmeyerek içsel bir ayrışmadan kaçınarak, hangi siyasi görüş veya inançta olursa olsun Türk vatandaşı olan her bireyin meydana getirdiği Türk Milletinin, Milli-Ulusal bir dik duruşu ile bu entrika ve emperyalizme karşı yek vücut olarak tüm insanlık adına karşı koymalıdır …